Arama Sonuçları

Truva Savaşı'nın Kanıtı Olduğu Düşünülen Altın Maske

Schliemann, Homeros'un “İlyada ‘sında Truva'nın Akha (Yunan) kuşatmasını yöneten efsanevi kral Agamemnon'un cesedini bulduğuna inanıyordu (Homeros'un ’Odysseia ”sında da adı geçer ve bazı antik Yunan oyunlarında yer alır). Homeros'a göre Agamemnon Mycenae'de hüküm sürmüştür ve bu eser o zamandan beri “Agamemnon'un Maskesi” olarak bilinmektedir.

Elazığ’da Bir Tarlada Tesadüfen 84 Metrekarelik Mozaik Bulundu

Elazığ’da bir tarla sahibinin fidan dikmek için çukur açarken tesadüfen bulduğu, Roma ile Erken Bizans Dönemine ait olduğu değerlendirilen 84 metrekarelik tek parça taban mozaiği gün yüzüne çıkarıldı. Üzerinde onlarca hayvan, ağaç ve bitki türleri tasvir edilen mozaiğin, büyüklüğü, bordürler ve geometrik desenleriyle Türkiye’de ilk olma özelliği taşıdığı değerlendiriliyor.

Büyük Türk’ün Anası: Mara Brankoviç

Mara Brankoviç 1417-1420 yılları arasında muhtemelen 1418’de bugün Kosova’nın önemli şehirlerinden biri olan Vuçitrin’de doğar. Babası Sırp Kralı Curac (Djuradj) Brankoviç. Batılılar Jorj veya George, Yunanlılar Yorgo demişler. Annesi Bizans imparatorlarından Johannes VI. Kantakuzenos’un büyük kızı İrene. Sırpça Jerina. Ailenin en büyük çocuğu olan Mara’ya babaannesinin ismi verilir. Todor, Grgur, Katharina-Kantakuzina, Stefan ve Lazar adında beş kardeşi daha vardır.

Urartu Sanatı

Çoğu kez Urartu sanatının, kökü derinlere gitmeyen, resmî karakterli elit bir yönetici sanatı olduğuna ve başkent Tuşpa ile aynı zamanda ortaya çıktığına inanılır. Kanımca bu yüzeysel bir değerlendirmedir. Urartu sanatını MÖ 9. yüzyılın sonları ile 8. yüzyıl başlarında ortaya çıkmış öncesiz-köksüz bir sanat olarak nitelemek mümkün değildir.

Kuzey Lydia’da bir Pers Yerleşimi; Şahin Kayası

Manisa’nın Gördes ve Demirci İlçeleri, arkeolojik açıdan ilin en az araştırılan yöreleridir. Gerek coğrafi, gerekse iklimsel açıdan il genelinden farklı özellikler gösteren bu kısmen sarp arazide gerçekleştirdiğimiz araştırmalar sırasında incelediğimiz buluntu merkezleri arasında Şahin Kayası, sadece arkeolojik açıdan değil, jeolojik ve biyolojik (özellikle botanik) açıdan da dikkat çeken bir merkezdir.

Karia Yolu

Antik kentler, plajlar ve şehir merkezleri ile sınırla kalan turizme alternatif olarak dünyada uzun mesafeli yürüyüş rotaları yaygınlaşmaya başladı. Genellikle tematik bir öge üzerine kurulu olan yürüyüş yolları bir ülkenin doğasını, kültürünü ve tarihini özümseyerek yavaş çekimde tanıma ve tanıtma olanağı sunmakta.

Pergamon Kayalık Kutsal Alanı

Antik dönemde bir metropol olan Pergamon’un bugünkü ziyaretçileri, kent tarihinin her bir evresinden kutsal alanları görebilirler. Kentin aşağısındaki düzlük alanda antik çağda da ünlü Asklepeion ve Kızıl Avlu adıyla da bildiğimiz Mısırlı tanrılar onuruna inşa edilmiş kutsal alan bulunur. Akropoliste (yukarı şehir) büyük sunağın temelleri, kent tanrıçası Athena’nın kutsal alanı ve bir kısmı restore edildiğinden uzak mesafeden de görülebilen Traian Tapınağı (Traianeum) yer alır. Uzun zamandır bilinen ve kentin önemli noktalarında duran bu kutsal alanlar, kendilerini anıtsal mimarileri ile gösteriyorlardı.

Parion Tiyatrosunu Aydınlatan Kandil

Antikçağdaki aydınlatma araçlarının başında kandiller gelir. Genelde hediye olarak mezarlarda öbür dünyadaki yolculuğunda önünü aydınlatması amacıyla ölünün ayakucuna konulan kandillerin; evlerin, hamamların ve gymnasiumların aydınlatılmasında da kullanıldığı bilinir.

Çatalhöyük’te Değişen Yorumlamalar Ana Tanrıça

Günümüzden yaklaşık 9 bin sene önce Neolitik dediğimiz Yeni Taş Devri’nde, bir grup yaratıcı insan, üst üste dizelenmiş, yalnızca çatısından girişi sağlanabilen evlerden oluşan geniş bir köyde bir araya gelmiştir. Bu köye günümüzde, iki büyük höyükten oluşan Çatalhöyük diyoruz.

Hititlerde Din

Hitit metinlerinde Hatti Ülkesinden “Bin Tanrılı Ülke” olarak söz edilir. Metinlerdeki uzun tanrı listeleri bu ifadenin pek de abartılı olmadığını gösterir. Bu bin tanrı içinde Pala, Luwi, Hurri ülkelerinin tanrıları, Hitit öncesi Anadolu’sunun Hatti tanrıları, Yukarı Mezopotamya ve Kuzey Suriye tanrıları yer almaktadır.

Büyük İskender’in Ordusundan Bir Komutanın Mezarı: Naip Tümülüsü

Tekirdağ’ın yaklaşık 15 kilometre güneybatısında, Ganos Dağı’nın (son yıllarda, Işıklar Dağı) alçak kuzeydoğu yamaçlarında yer alan Naip tümülüsü, definecilerin yarattığı tehdit üzerine 1984-1985 kış aylarında bir kurtarma kazısına sahne olmuştur. Tekirdağ Arkeoloji Müzesi tarafından gerçekleştirilen kurtarma kazısı sonucunda el değmemiş bir oda mezara ulaşılmış ve mezar eşyaları müzeye alınmıştır. Buluntuların çoğunluğu, Tekirdağ Arkeoloji Müzesi’nde mezar odasının boyutlarında yapılan bir cam model içerisinde sergilenmektedir.

Koloni Kentinden İmparatorluk Başkentine İstanbul

Kronik yazarı Eusebios’u dikkate alırsak, İstanbul (Byzantion) MÖ 660 yılında, yani günümüzden yaklaşık 2668 yıl önce kurulmuştu. Ancak Antik Çağ kolonilerinin ya da kent-devletlerinin kuruluş tarihleri kesinlikten uzaktır. Yine de başka tarihsel ve arkeolojik veriler ile birlikte dikkate alındığında, Byzantion’un bir koloni olarak kuruluşunu MÖ 7. yüzyıl içine yerleştirmek yanlış olmayacaktır.

Kibyra Yuvarlak Planlı Çeşme Yapısı (Tholos Nymphaion)

Burdur’un Gölhisar ilçesindeki Kibyra antik kentinde bilimsel kazı çalışmaları 2006 yılında başlatılmış ve halen T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izin ve destekleriyle, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi adına Prof. Dr. Şükrü Özüdoğru başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülmektedir.

Taş Tepeler – Yeni Bir Hikaye

Taş Tepeler, insanlık tarihindeki büyük dönüşümü ifade eden yerleşik yaşamın başladığı Güneybatı Asya’da, anıtsal mimarisi, görkemli sanatı ve sembolik betimlemeleriyle ayrıcalıklı yeri olan bir bölgeyi yansıtır. Burası Doğu Torosların, Mezopotamya düzlüklerine alçalan eteklerinde, Şanlıurfa’da Harran Ovası’nın etrafını çevreleyen geniş platodur. Milyonlarca yıl süren konar-göçer yaşamdan yerleşik hayata geçen ilk topluluklara ev sahipliği yapan bu coğrafya bir uçtan diğerine 200 kilometrelik bir alana yayılmaktadır.

Anadoluvius Turkae’nin Bulunduğu Çorakyerler Fosil Lokalitesi

Çankırı ili merkezinde yer alan ve dünyada eşine az rastlanır bir zenginlikte olan Çorakyerler fosil lokalitesi aslında 1960’lı yıllarda Maden Tetkik Araştırma Enstitüsü ile Alman Linyit Araştırma Grubunun ortak projesi çerçevesindeki araştırmalar sırasında keşfedilmiş bir alandı.

Zeytinburnu İskeletleri ve Bulunan Lahit

2008’DEN BU YANA İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü ile birlikte çalışıyorum. 2008-2011 yılları arasında özellikle Yenikapı’da Prehistorik Dönem iskeletleri bulunduğunda kaldırılmasına destek olmak için araziye gitmiştim. O zamanlar, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Prehistorya Bilim Dalı ve Bordeaux 1 Üniversitesi Biyolojik Antropoloji Bölümünde doktora çalışmamı yürütüyordum.

İstanbul’umuza Bir Müze Daha Kazandırdığımız İçin Heyecanlıyız

Kazlıçeşme, ismini surların önündeki fetih ordusunun suya ihtiyacı olan askerlerine adeta suyun kaynağını işaret eden kaz sürüsünden almış. Sur dışı olarak burası, fetih sonrasında önce deri işleme, sonra sanayi bölgesi kimliğiyle gelişmiş. İçinde Kazlıçeşme Sanat binasının da bulunduğu alan, 19. yüzyıl ortasında askeri fabrika işçileri için hastane olarak hizmet vermeye başlamış.

Zeytinburnu Mozaikleri ve Buluntuların Önemi

İstanbul için, Türkiye için mozaik sanatı oldukça ilginç bir konu. Dünyanın bu tür en eski mozaik uygulamalarının bazı örnekleri de Türkiye’de, Gordion Yassıhöyük’te karşımıza çıkıyor. Zeminde küçük farklı taşları yan yana dizerek birtakım desenler oluşturmak, çok eski çağlardan beri sevilen bir uygulama. Bizim coğrafyamızda da bunun ilginç örneklerini görebiliyoruz.

Trisagion İkonu, Campus Maritus ve Zeytinburnu’na Dair Küçük Bir Not

Konstantin ile birlikte yeni başkent İstanbul’un inşa sürecinde, Roma topografyası ve mimarisinin taklit edildiği bildik bir konudur. Bu adaptasyon sürecinde sur içindeki düzenlemelerin sur dışındaki alanlarda da yapıldığı, bu bağlamda Yedikule Altın Kapı’dan itibaren Kazlı Çeşme Zeytinburnu ve Bakırköy hattının hem mimari hem de fonksiyon olarak yeniden kurgulanmış olduğu anlaşılmaktadır.

Zeytinburnu Mozaikleri

Zeytinburnu mozaiklerine, yönelik kazı çalışmaları 2017 yılında başlayarak 2021 yılında tamamlandı. Mevcutta Kazlıçeşme Sanat Galerisi olarak kullanılan binanın güçlendirme çalışmaları sırasında mozaiğin bir kısmının keşfedilmesi sonrasında konu hemen Bölge Koruma Kuruluna ve Arkeoloji Müze Müdürlüğümüze intikal etmiştir.

Bir Keşfin Hikayesi

Anadolu toprakları 2023 yılında da birbirinden değerli arkeolojik keşiflerle şenlendi. Dünyanın başka hiçbir coğrafyasında bulunmayan arkeolojik zenginliğe sahip olan ülkemiz, gerçekleştirilen kazılar ve araştırmalarla her geçen yıl daha da önemli bir konuma ulaşmaktadır. Bu yıl, yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan pek çok kültür varlığımız,  T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın yürütmüş olduğu çalışmalarla ait olduğu topraklara getirildi.

Balıkesir Arkeoloji Buluşmaları Sempozyumu 2023 “Mysia ve Çevre Kültürleri Araştırmaları”

İnsanlığın geçmişten günümüze olan serüveninin bilgisini barındıran kültür varlıklarının yüklediği sorumluluğun bilinciyle yola çıkan Balıkesir Kent Konseyi ve Büyükşehir Belediyesi’nin, Balıkesir Valiliği’nin teşvikiyle, 2020 yılından bu yana il dâhilinde sürdürülmekte olan arkeoloji ilgisindeki araştırmaları bir araya getirdiği platform, çalışmalarına “Balıkesir Arkeoloji Buluşmaları” çatısı altında, 2021 yılında “Mysia ve Çevre Kültürleri Sempozyumu”, 2022 yılında “Kültür Varlıkları ve Sürdürülebilirlik Sempozyumu” serileriyle devam etmiştir.

Uluburun Batığında Bulunan Kalay Külçelerin Kaynağı Konusundaki Anlaşmazlık Sürüyor

Yaklaşık 3300 yıl önce, tonlarca nadir metal taşıyan bir gemi Akdeniz'de, günümüz Türkiye'sinde Uluburun'un doğu kıyılarında battı. Bilim insanları, 1982 yılında keşfedilmesinden bu yana, Geç Tunç Çağı olarak bilinen döneme hâkim olan insanları ve siyasi yapıyı daha iyi anlamak için Uluburun batığının içeriğini inceliyor.

Karahantepe’deki ‘Büst’: Şaman Başı?

Karahantepe’nin sembolü haline gelen “falluslu havuz”un en dikkat çekici unsurlarından biri de “baş” heykeli. Hafif oval planlı olacak şekilde kayadan oyularak yapılan ve içi fallus biçimli dikitlerle bezeli olan havuzun orta üst kenarındaki bu “büst”ün neyi betimlediği ciddi merak konusu.

Balıklıgöl Heykeli

Literatürde "Urfa Adamı" olarak da bilinen Balıklıgöl Heykeli'nin  "erkek cinselliğini sembolize ettiği" yaygın bir kanı. Bu yorumun en temel nedeni, çağdaşları Göbeklitepe ve Karahantepe'de de rastlanan fallus sembolizminin zamanla Mezopotamya'da şekillenecek "babatanrı" anlayışına giden sürecin ilksel işaretleri olduğu şeklindeki varsayım. Ne var ki, döneminin koşulları ışığında yakından bakıldığında, heykelin pekâlâ farklı yorumlara açık olduğu söylenebilir.

Karahantepe

Günümüzün iklim koşulları 12 bin yıl önce son buzul çağının bitmesiyle oluşmaya başlamıştır. Bu yeni koşullar Özellikle Anadolu’da daha önce hiç olmadığı kadar bereketli bir ortam sağlamıştır. Bunun sonucunda milyonlarca yıldır devam eden avcı toplayıcılığın yerini yavaş yavaş yerleşik yaşam almıştır. İlginçtir ki yakın zaman kadar ilk yerleşik toplumlarının ilkel ve zor koşullarda yaşadığı düşünülürdü. Ama artık onların oldukça gelişmiş ve karmaşık sosyal yapılara sahip olduklarını biliyoruz. Bunun en iyi örneklerinden biri Göbeklitepe’dir.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER